TCMB, Fed değil ki risk alsın

TCMB faiz politikası nedeniyle eleştiriliyor. Faiz konusunda tarafgir olanlar, genelde iktisatçı unvanına sahip politik teorisyenler. Türkiye’de finansal ve ekonomik analiz yaparken, apolitik düşünce söz konusu bile olamaz. İnsanlar ideolojilerine göre ekonomik yorumlar yaparlar.

Merkez hatasız bir kurum değil. Eleştirilemez de değil. Öğrencilik yıllarımda TCMB’de staj yaptığım dönemde, üst düzey bir yöneticiyle tanışmıştım. Bana, ‘‘Piyasaların patronu biziz. Gazetelerde gördüğün, bankaların anlı şanlı genel müdürleri, önümüzde el pençe divan dururlar.’’ gibi bir ifade kullanmıştı. Merkez Bankası’nda üst düzey görev almış insanların ekseriyeti bu tutuma sahiptir. Emekli olmuştur, ancak hala görevdeymiş gibi davranır. Bu tavırları gördüğünüzde, kurumun eleştirilemez olduğuna inandıklarını hissedersiniz. Merkez Bankası düzeyli biçimde tenkit edilebilir. Başkan yanlış kur tahmini yapabiliyor. Bunun bedelini ekonomi ödüyor. Hiç gereği yokken, ara toplantı konusu ortaya atılıyor. Sonra bundan vazgeçiliyor. Piyasalarda oynaklık yaratılıyor.

Dünyada mükemmel işler yapan bir Merkez Bankası yok. Herkes Fed’i örnek verir ama orada da sıkıntılar vardır. Örneğin Fed ekonomistlerinin önemli göstergeler için yaptıkları tahminler yıllardır tutmuyor. Hele enflasyon tahminleri hep hatalı oluyor. Bu hatalara rağmen, Fed’in tahminleri, adımları mecburen takip ediliyor. Halihazırda piyasaları en fazla ilgilendiren konu, Fed’in faiz artırımına ne zaman başlayacağıdır. Fed yoğun bir iletişim politikasıyla, piyasaları ekonomik veri bağımlısı yaptı. Bu tarz politikalarda hata payı yüksek olabilir. Fed üyelerinin faizle ilgili tahminleri yayımlanıyor. Analistler, bu tabloya bakarak, üyelerin görüşlerinde değişim olup olmadığına bakıyorlar. Bunun açık biçimde yapılmasının nedeni, piyasaları daha iyi şekilde sözlü yönlendirme isteğidir. Ama faizlerin nerede olması gerektiğini gösteren bu indikatörün fazlaca öne çıkarılmasıyla, Fed faiz artırımı konusunda bir bakıma kendisini köşeye sıkıştırıyor. Bu yazıyı yazdığım sırada, Fed Başkanı Yellen’ın ABD Senatosu’ndaki konuşması başlamamıştı. Yellen, kuvvetle muhtemel Fed’in politika kararlarının makro verilere bağlı olduğunu söyler. Bunu sürekli olarak belirtiyor. Fakat ekonomik veriler Fed’in kararlarını büyük ölçüde etkiliyor mu? Burası tartışılır. Açıkçası, Fed’in faizi artırma eğiliminde olduğu görülüyor. Çünkü yukarıda da bahsettiğim, Fed üyelerinin faizin nerede olmasını istediklerini gösteren grafik, temcit pilavı gibi önümüze konuyor. Görünen o ki, ABD’de açıklanacak majör ekonomik verilerin gerçekten çok kötü olması gerekiyor ki, Fed faiz konusundaki fikrini değiştirsin. Olağanüstü ekonomik gelişmeler yaşanmadan Fed faiz artırımından vazgeçerse, tutarsız gözükür. Hararetle savunduğu sözlü yönlendirme politikası kredibilite kaybına uğrar.

Ekonomik verilere bakarak, ABD ekonomisinin iyi durumda olduğu söylenebilir. Ancak ilginç olan, ABD’nin en büyük şirketlerinin kar beklentilerinin düşmesidir. Bunun nedeni güçlü dolar da, iş gücü maliyetlerindeki artış da olabilir. Sermaye harcamalarında ve işletmelerin stoklarında düşüş baskısı varken, Fed’in faiz artırımına başlamasının olumsuz etkileri görülebilir. Öte yandan, haziran için faiz artırım sinyali verildikten sonra, ekonomi yönünü aşağıya da çevirebilir. Bunu bilmek mümkün değildir. Mevcut konjonktürde fazla belirsizlik var. Belirsizlik olduğunda, politika hatası yapma riski de artar.

TCMB’nin dün yaptığı 25 baz puanlık faiz indirimi bazı kesimleri mutlu etmemiş olabilir. Fed’in bile belirsizliklerin içinde kaybolduğu bir dönemde,  Merkez bugün için doğru olanı yapmıştır.

Yrd. Doç. Dr. Atılım Murat

25/02/2015 tarihinde eklendi.
Tüm Blog