Erken Seçimi Geçelim

Türkiye’de bir koalisyonun kurulması gerekiyor. Ekonomi ve finans piyasaları açısından erken seçim riski alınmamalıdır. Haziranın ortasına geldik. Koalisyon çalışmalarıyla kırk beş gün geçse, temmuz sonu olur. Koalisyon olmazsa, üç ay sonra erken seçim yapılsa, 2015 yılı harcanır. Yılın ilk yarısında zamanımızı, politik sermayemizi tükettik. Aklıselim politikacıların ekonomiye odaklanmalarının artık vaktidir.

Sene başından beri yazdığım yazılarda ‘‘Seçim bir an önce bitsin. Ekonomiyi destekleyici politikalara başlayalım. Dış faktörlerin yaratacağı türbülanstan en az hasarla çıkmanın yolu budur’’ vurgusunu yapıyorum. Hindistan örneğini defalarca kez yazdım. Hint ekonomisi çok iyi bir durumda değil. Ancak reformist bir ekonomi yönetimi var. Genişletici para ve maliye politikaları uygulanıyor. Piyasa dostu düzenlemeler yapılıyor. Yabancı yatırımcılar da haliyle ülkeyi ödüllendiriyor. Doğrudan yatırımlar artıyor. Portföy yatırımları güçlü seyrediyor. Hint Rupisi’nin sene başından beri dolar karşısındaki değer kaybı sadece yüzde 1. Hindistan’ın da dış finansman gereksinimi yüksek. Enflasyonu düşürmekte zorlanıyor. Ama küresel yatırımcılar ışığı gördüklerinde giriş yapıyorlar. Tereddüt etmiyorlar.

Doların altın çağını yaşadığı bir ortamda, Fed’den faiz artırım beklentisiyle, dolar maliyetlerinin artması beklenir. Burada ABD faizlerinden ziyade, gelişen ülkelerin sermaye maliyetlerinden bahsediyorum. Bu hafta çok çarpıcı bir rakam gözüme çarptı. Gelişen ülkeler grubunun ortalama sermaye maliyeti, on yılın düşüğünde gözüküyor. Fed’in faiz artırımı bu kadar tartışılmasına rağmen, bu ülkelerin sermaye maliyetinde bir yükseliş olmamış. Faiz artırımının olası yansımaları doğru düzgün fiyatlanmamış. Geçen cuma New York Fed Başkanı Dudley –ki Fed’de takip edilmesi gereken üç isimden birisidir- net biçimde: ‘‘Bu yıl faiz artırımı olacak’’ dedi. Kısacası bu sonbaharda piyasalar çok hareketlenebilir. Türkiye benzeri ülkelerin finansman maliyetleri ciddi biçimde yükselebilir. Başta Alman tahvilleri olmak üzere, euro bölgesi tahvillerindeki olağanüstü fiyat hareketlerini geçtiğimiz günlerde gördük. Volatilite hala sürüyor. Bu oynaklık, Fed ve İngiltere Merkez Bankası’nın politikalarını normalleştirmeleri öncesinde bir prova niteliğinde olabilir. Göz korkutucudur. Türkiye’de özel sektörün çevirmesi gereken borcun, kur riskinin durumu biliniyor.

Seçim sonrasındaki belirsizlik ortamında, ekonomi bürokratlarının inisiyatifi ele almaları gerektiği konuşuluyor. Bizde kimse inisiyatif kullanmaz. Risk almaz. Bürokratlarda tedirginlik olması normaldir. Kimse ne olacağını öngöremiyor. Siz olsanız, doğru bir hamle olacağını bilseniz de, siyasetçilerden tepki çekmek pahasına karar alır mısınız? Dışarıdan bu tarz yazılar yazmak, yorum yapmak kolaydır. Bürokratların fazla bir manevra alanı olmadığına göre, hükümetin bir an önce kurulması elzemdir. Kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen son açıklamalar, sürecin uzamasının yaratacağı tehlikeleri gösteriyor. Türkiye’nin görünümü zaten negatif. Bir not indirimini kaldıramayız.

Erken seçimin yaratacağı ekonomik kaosu görmek için finansçı, iktisatçı olmaya gerek yok. Ekonominin hali ahvali ortadadır. Dış faktörler etkisini her an gösterebilir. Seçim sonrası yapılan ilk açıklamalarda, siyasetçilerin bazı şeylerin farkında olmadıkları görülüyor. Tabii sonuçların verdiği heyecan da olabilir. Muhalefet partileri, Ak Parti ile koalisyona sıcak bakmadıkları mesajını veriyorlar. AKP tarafında, ‘‘Gerekirse ana muhalefet partisi oluruz’’ havası var. Siyasi hesaplardan önce ekonomi gelir. Esnafla, sanayiciyle konuşulursa, yılın ilk yarısının ne kadar zor geçtiği anlaşılır. Ekonominin acil olarak desteğe ihtiyacı var.

 

Doç. Dr. Atılım Murat

10/06/2015 tarihinde eklendi.
Tüm Blog