Kurumsallaşma

Günümüzde her işletmenin amacı piyasa değerini ençoklamak (maksimize etmek) olmalıdır. Piyasa değerini ençoklamak için de firmanın büyümesi ve büyüme potansiyelinin olması gereklidir. Nitekim borsadaki yatırımcıların büyüme potansiyeli olan firmalara daha fazla piyasa değeri biçtiğini gözlemlemekteyiz. “Küçük olsun, benim olsun” felsefesindeki bir firmanın küresel rekabete dayanabilmesi mümkün değildir. Küresel rekabette fiyat ve kalite üstünlüğü ölçek ekonomisine uygun çalışmaktan, yani yeterli büyüklüğe sahip olmaktan geçmektedir. Ülkemiz ekonomisi açısından KOBİ’ler gerek sayı, gerekse istihdam açısından önemli bir işlev görmekle beraber, ekonomimiz ve KOBİ’lerin yaşamsal sağlığı açısından büyük işletmelere de ihtiyaç bulunmaktadır. Büyük işletmeler ve onların tedarikçisi olarak çalışan KOBİ’ler arasında simbiyotik (birbirinden beslenen) bir ilişki vardır. Bu ilişkinin devamlılığı da başarılı KOBİ’lerin büyümesi ve böylece ölçek ekonomisine uygun çalışmak suretiyle yeni KOBİ’lere yeni iş imkânları yaratması ile yakından alakalıdır. Onun için her KOBİ yöneticisinin bu düşünce içinde hareket etmesi gerekmektedir. Uygulamada bazı KOBİ’lerimizin yeni yatırım yapmayarak riski büyütmemeye ya da kaliteyi muhafaza etmek düşüncesi ile büyümekten ziyade var olanı korumaya yönelik hareket ettikleri görülmektedir. Bu düşünce, kriz dönemlerinde bir dereceye kadar firmanın kendini korumasına yardımcı olsa da, uzun vadede çok temkinli yaklaşım büyüme fırsatlarından yararlanamamaya ve firmanın pazar payını yitirmesine sebep olabilmektedir. KOBİ’lerimizin sağlıklı büyüyebilmesi için, özellikle orta ölçekli işletme haline geldiğinde, kurumsallaşması gerekmektedir. Kurumsallaşmak sadece kaliteyi korumak olarak algılanmamalı, kaliteyi büyürken de devam ettirmek olarak görülmelidir. Kaliteyi, büyümeyerek korumak kolaycı bir yaklaşımdır. Gerçek anlamda kurumsallaşmak, kaliteyi büyüme ile bütünleştirmekten geçmektedir. Girişimcilerimizce kurulan KOBİ’lerin ömrünün çok az olması ve genellikle aile işletmesi olarak kurulan bu işletmelerin 2 ya da 3’ncü kuşağa geçme oranının % 20-30 arasında bulunması kurumsallaşamamakla alakalı bir sorundur. Bu sorun girişimcilerin belli bir aşamadan sonra profesyonel yöneticilere yönetim işlevini kısmen veya gerekiyorsa tamamına yakınını devretmemesinden ve kurumsallaşmayı ihmal etmesinden kaynaklanmaktadır.

Şirketlerin kurumsallaşmaktan alıkoyan diğer nedenler olarak şunlar sıralanabilir:

  • Aile anayasasının olmaması
  • Uzun soluklu, stratejik planlar yapılmaması
  • Yazılı olarak alınan kararların uygulanmaması
  • Çocukların yönetime hazırlanmasında, yedekleme planlamasının yapılmaması (Succession planning)
  • Çabuk karar alıp-çabuk vazgeçme
  • Ayrıntılara takılıp, önemli konuları atlama
  • Kayıt dışı çalışma
  • Yeterli iç denetim ve iç kontrol mekanizmalarını oluşturmama
  • Muhasebeyi sadece vergi amaçlı tutma
  • Finansmanın önemini yeterince algılamama


Şirketin kurumsallaşmasına karar verildiğinde yönetimin tamamının aile dışındaki profesyonellere bırakılacağı gibi bir düşünce de yanlıştır. Eğer, şirkette çalışan aile fertleri, aile işletmesini devam ettirme konusunda yeterince istekli, kabiliyetli, eğitimli ve donanımlı iseler bu kişilerin şirket yönetiminde yer almaları uygundur.  Bunun için, liyakat ve bu kişilerin kendilerinin de profesyonel olması esastır. Kurumsallaşma günlük hayatta çok kullanılan bir kavram olmakla beraber yukarıda kısmen ifade edildiği gibi, çoğunlukla yanlış anlaşılmaktadır. Örneğin, kurumsallaşmak kural koymak demek değildir. Kurumsallaşmak profesyonelleşmek, yani sadece profesyonel yöneticilerle çalışmak olarak da anlaşılmamalıdır. Kurumsallaşma, işletmede bütün süreçlerin hazırlanıp, bölümlere ve buralarda istihdam eden kişilere bu çerçevede görevlerinin verilmesi demektir. Kurumsallaşmış şirketler belli bir iş akış sistematiğine göre yönetilir. Kişiler yetki ve sorumluluklarını bilmekle kalmaz, görevlerini yerine getirmede gerekli donanıma da sahiptirler.  Kurumsallaşmayla ilgili bilmemiz gereken en önemli şeylerden birisi de  tek tip  kurumsallaşma modelinin olmayışıdır. Her işletme için geçerli olan kurumsallaşma modelinin olmayışı çoğunlukla işletmeleri bu konuda teknik danışmanlık hizmeti ve eğitim almaya iter. Çünkü yanlış kurumsallaşma işletmeyi hantallığa itebilir ve bu yüzden şirketteki yaratıcı gelişme yok edilebilir.

Kurumsallaşmak, sadece biçimsellik ya da yazılı kaide ve kuralların işyerinde uygulanması olarak da anlaşılmamalıdır. Kurumsallaşma yolunda kabul edilen ilkeler ve kuralların sadece yazılı olması önemli değildir. Önemli olan, bu ilke ve kuralların herkes tarafından bilinmesi, benimsenmesi ve uygulanmasıdır.

Sonuç olarak, ,KOBİ’lerimizin küresel rekabete karşı koyabilmesi için sağlıklı büyümesi, bunun için de kurumsallaşması gerekmektedir.

 

Prof. Dr. Ramazan Aktaş

01/04/2015 tarihinde eklendi.
Tüm Blog