ABD Endekslerindeki Yanlış Değerlemeler

Dünyanın belki de en önemli borsa endeksi Standard&Poor’s 500 (S&P 500) rekor üstüne rekor kırıyor. S&P 500’ün bu haftaki kapanışı, geçen haftaki seviyesinden olursa, tarihin en yüksek aylık kapanışını göreceğiz. Çok negatif bir gelişme olmazsa, endeks bu ayı yeni bir rekorla kapatabilir. Yükseliş hareketi altı yılı aşkın bir zamandır devam ediyor. Böyle önemli bir borsa endeksi için gerçekten uzun bir zaman dilimidir.

Fed’in tahvil alımlarını azaltması, programı bitirmesi, faiz artırımıyla ilgili sözlü yönlendirme yapması gibi gelişmelerin hiçbiri bu endeksteki yükselişi durdurmadı. Değerlemeler açısından, Amerikan endekslerinin çok pahalı olduğu söyleniyor. Endeksin, ‘‘Fiyat/Kazanç’’ ve ‘’Piyasa Değeri/Defter Değeri’’ gibi oranlarının yüksek olduğu dillendiriliyor. Aslında 2010’dan bu yana benzer yorumlar yapılıyor. Açıkçası bu değerlemeler yanıltıcı olabilir. Örneğin S&P 500 için ileriye dönük Fiyat/Kazanç oranını ele alalım. Bu oranın pay kısmında ‘‘piyasanın bugünkü endeks değeri tahmini’’ var. Oranın alt kısmında yani paydasında, geleceğe dönük kazanç tahminleri var. Bu kazanç tahminleri, finansal analistler tarafından yapılıyor. Özetle; bir tahmin başka bir tahmine bölünüyor, sonrasında fiyatın gelecekteki hareketi öngörülüyor. Kaldı ki, pay ve paydadaki tahminler de, geçmiş iktisadi dalgalanma dönemlerindeki olaylara dayandırılıyor. Ek olarak, cari Fiyat/Kazanç oranına bakalım. Fiyat kısmında, yine piyasanın bugünkü endeks tahmini var. Oranın alt kısmına, şirketlerin geçmiş dönemlerdeki kazançları alınıyor. Bir bakıma dikiz aynasına bakılıyor. Cari Fiyat/Kazanç oranının, ileriye dönük Fiyat/Kazanç oranından daha iyi bir gösterge olduğu ileri sürülebilir. Yine de, sürekli önüne bakan bir endeks, arkaya bakan bir göstergeyle açıklanıyor. Tahmin üstüne tahminin yer aldığı bu denkleme, yatırımcıların davranışsal sapmaları da eklenirse, işin içinden çıkmak gerçekten güçleşiyor. Yatırımcı psikolojisini gözlemleyen davranışsal finansa göre, yatırımcılar genellikle mantıklı ve kendi çıkarına olandan sapıyor. Riskli durumlarda karar alınırken, mantıklı ve rasyonel davranılmıyor. İçgüdüsel kararlar alınıyor. Dikkat edilirse, bu insan tipi, iktisat teorilerinde görülen ‘‘rasyonel, mantıklı, kendi çıkarlarını gözeten insan’’ varsayımıyla çelişiyor. Kısacası, yatırımcılar düşündüklerinden daha az bilgiye sahiptirler. Davranışsal finansın temeli de budur. Yukarıda da belirttiğim gibi finansal rasyolar, değerleme yöntemleri zaten analist tahminlerinden oluşuyor. Bu öngörülere, ‘‘irrasyonel insan’’ unsuru da eklendiğinde, mevcut denklem daha karmaşık bir hal alıyor. Yanlış değerlemeler önümüze gelebiliyor.

S&P 500 için yapılan tahminleri, yorumları direkt olarak etkileyecek faktör Fed’in faiz artırım sürecidir. Başkan Yellen geçen hafta ‘‘Bu sene içinde bir faiz artırımı uygun’’ cümlesini kullandı. Fed’in faizi artırmak istediği görülüyor. Ancak büyüme ve enflasyon rakamları tam olarak Fed’in istediği düzeyde değil. Ekonominin düşünülenden zayıf olduğuna inananların sayısı giderek artıyor. Durum böyle olunca, faiz artırımı başlasa bile, bunun çok hızlı olmayacağı görüşü ağır basıyor. Faiz artışlarının uzun bir zamana yayılacağı beklentisi, hisse senedi yatırımcılarına moral veriyor. Kademeli artışlara ekonomi adapte olur havası oluşuyor. Bu hava tersine dönmeden, ABD endekslerinin büyük bir düzeltme hareketine girmeleri zor olabilir. Korku endeksi olarak bilinen VIX’in (volatilite endeksi) deyim yerindeyse yerlerde sürünmesi, hisse senedi yatırımcılarında endişenin esamesinin okunmadığını gösteriyor.

 

Doç. Dr. Atılım Murat

27/05/2015 tarihinde eklendi.
Tüm Blog