Faiz Artışından Resesyon Tartışmasına

Piyasaların algısı çok hızlı değişiyor. Kısa bir süre öncesine kadar Fed’in hazirandaki faiz artırımı fiyatlanıyordu. Avrupa Merkez Bankası martta tahvil alım programına başlayınca, dolar cinsi varlıklardan başka bir alternatifin kalmadığı düşünülüyordu. Artık fikirler gözden geçiriliyor. Amerikan ekonomisi için karamsar senaryolar yazılıyor. İlk çeyrekte Amerikan ekonomisinin zayıf performansı, geçici faktörlere dayandırıldı. İkinci çeyreğin yarısı bitti. Ekonomik veriler yine beklentilerin altında kalıyor. İlk çeyrekte büyüme konusunda nokta atışı yapan Atlanta Fed, ikinci çeyrek büyümesini şu aşamada yüzde 0.7 olarak öngörüyor. Yatırım bankaları, ilk çeyrek büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ediyorlar. Bu durumda negatif bir ilk çeyrek büyüme rakamı görülebilir. İkinci çeyreğin de negatif büyümeyle biteceğini iddia eden ekonomistlerin sayısı artıyor. Faiz artırımı tartışmalarından birdenbire resesyon konusuna gelindi.

Her fırsatta; ‘‘Bölgesel Fed başkanlarının faiz artırımının zamanlamasıyla ilgili tahminlerine takılmayın’’ diyorum. Fed’de lafı dinlenmesi gerekenler, Yellen, Fischer ve Dudley üçlüsüdür. Yapılan diğer öngörüler lafügüzaftır. Bu üçlü uzun süredir, ‘‘Haziran seçeneği gündemimizde. Ekonomik veriler belirleyici olacak. Yılsonuna kadar bir faiz artırımı olabilir’’ gibi ifadeler kullanıyorlar. Başka bir açıdan; aylardır konuşulan, fiyatlaması yapılan olay 25 baz puanlık (% 0.25) faiz artırımıdır. Çok güçlü olduğu düşünülen bir ekonomideki mevzu böyle küçük bir faiz artırımıdır. Açıkçası ABD’de bir resesyon tehlikesi şu aşamada görmüyorum. Yüzde 5’e yaklaşan işsizlik oranı bir resesyonun habercisi olamaz. Kaldı ki, sanayi üretimi rakamı ve şirket karlılıkları tarihi zirvelerde dolaşıyorlar. Uzun süredir yatay seyreden ücretlerde bile bir hareketlenme var.

Gösterge olarak sayılan ABD 10 yıllık faiz geçen hafta beş ayın zirvesindeydi. Faizlerin bu şekilde yüksek seyretmesi bir yavaşlamanın sinyali olabilir mi? Faizlerdeki artış deflasyon korkusunun geride kaldığını gösteriyor. Küresel büyüme açısından önemli göstergeler olan endüstriyel metallerde de önemli yükselişler var. Bakır altı ayın zirvesine çıktı. Resesyon gerçekten yaklaşıyorsa, emtialarda ciddi bir satış beklenebilir. Fiyatlamalarda ilginçliklerin olduğu da söylenebilir. Petrolde jeopolitik gelişmeler etkili oluyor. Faizler artarken (tahvil fiyatları düşerken), altının yükselmesinin sebebi yatırımcıların güvenli liman arayışı olabilir. Altının bir faiz getirisi olmadığı için, tahvil faizlerinin arttığı dönemlerde fiyat normalde baskı altına girer. Ancak altın dün üç ayın en yüksek seviyesini gördü. Sadece büyüme değerlendirmesi için; gümüşün de içinde bulunduğu endüstriyel metaller grubuna bakmak lazım. Pamuk fiyatı da öncü göstergeler arasına koyulabilir. Pamuk fiyatının iki ayda yüzde 20 civarında primlendiğini vurgulayalım. Özetle; ABD ekonomisi çok güçlü değil. Ancak zayıf olduğunu da düşünmüyorum. En azından, benim takip ettiğim göstergeler bir resesyon sinyali vermiyorlar.

Türkiye’deki seçimi nasıl fiyatlarsanız fiyatlayın, fark etmez. Ekonomi yönetiminde o isim gitmiş, bu isim gelmiş, hiç önemli değil. Sistem her şekilde devam eder. Bu saatten sonra, kim gelirse gelsin, Türkiye’nin dinamik ekonomisi ivme kaybetmez. Kısa vadede yeter ki dışarıdaki hava bozulmasın. Çin ekonomisi tatsız bir sürpriz yapmasın. ABD ekonomisi resesyona girmesin.

 

Doç. Dr. Atılım Murat

21/05/2015 tarihinde eklendi.
Tüm Blog