Çin’in Yarattığı Kaos

18 Şubat 2015 tarihinde Dünya’da yayımlanan ‘‘Çin kaynaklı riskler Merkez’in kadrajında mı’’ başlıklı yazımda; ‘‘Çin’in en büyük şirketleri arasında yapılan ankette, karamsarlığın tavan yaptığı görülüyor. Böyle bir moralsizlik en son 2008 krizinde görülmüş. Çin yönetimi büyümeyi yüzde 7’nin üzerinde tutmaya çalışıyor. 2015’te işler her zamankinden zor olabilir. Yabancı yatırımcılar belli ki bunun kokusunu almış. Çin’den ocak ayındaki sermaye çıkışı 18 milyar dolar olmuş. Bu rakam, aylık bazda yedi yılın zirvesidir.’’ cümlelerini kullanmışım. Aslında yılın ilk ayından sinyal geliyormuş. Sermaye çıkışları kaygı verecek boyutlara ulaşınca da, Çin Merkez Bankası (ÇMB) devalüasyon yaptı. Küresel piyasalar karıştı. Akla kritik sorular geliyor. Çin’den sermaye çıkışı devam eder mi? ÇMB yuanın değerini daha da düşürür mü? Gelişen ülkeler ve emtia ihracatçısı ülkelerdeki ekonomik zayıflık, iyi giden Amerikan ekonomisini ve toparlanma emareleri gösteren Avrupa ekonomisini bozar mı? Fed faiz artırımını öteler mi?

Küresel likidite koşullarının sıkılaşacağı beklentisiyle; ‘‘carry trade’’ adı verilen portföy stratejisine göre açılan pozisyonlar kapatılıyor. Bu stratejide; düşük faizli para biriminden borçlanıp, yüksek getirili para birimine yatırım yapılıyor. Gevşek para politikaları uygulanırken; Çin’deki getiri, Batı’dakinin çok üzerindeydi. Zayıf denetime tabi olan, riskli işlemler yapan Çin gölge bankacılık sistemindeki faizler daha da yüksekti. Bu getirilerin üzerine, yuanın değerlenmesiyle oluşan sermaye kazancını da koyarsanız, Çin’den iyi paralar kazanılıyordu. Rüzgar döndü. Sadece yılın ikinci çeyreğinde, Çin piyasalarından 230 milyar dolar sermaye çıkışı olmuş. Merkez bankalarının bankası olarak da bilinen, Uluslararası Ödeme Bankası’nın raporuna göre, yabancı bankaların Çin bankalarına açtığı krediler bir yılda 250 milyar dolar azalmış. Bu sermaye çıkışları nedeniyle, bir nevi sabit kur uygulayan ÇMB, döviz satıp yuan almak zorunda kalıyor. Bir Merkez Bankası dövizle kendi parasını değiştiriyorsa, likidite koşulları daralır. Nakit sıkıntısı çeken şirketler de doğal olarak zorlanır. ÇMB piyasaya likidite veriyor, zorunlu karşılıkları düşürüyor. Bunlara ek olarak, devalüasyon hamlesini yapıyor. Tabii devalüasyonun negatif yansımaları olabilir. Çin’de özellikle gayrimenkul sektörünün dolar borcu yüksek. Uygulanan politika, emlak şirketlerinin yükümlülüklerini artırıyor. Yaşananlar, 1997 Asya krizini hatırlatıyor. Çin’de sermaye çıkışlarının devam edeceği öngörüsüyle, yuandaki devalüasyon sürebilir. Yuan dolar karşısında yüzde 10 daha değer yitirebilir. Bazı yatırım bankaları yüzde 20 civarında düşüş bekliyor. Bundan sonraki değer kaybı yüzde 10 da, yüzde 20 de olsa, Çin’in global ekonomiye deflasyon ihraç edeceği söylenebilir.

Gelişen ülkeler ve emtia ihracatçısı ülkeler, Çin’deki türbülanstan etkilenirler. Avrupa’nın lokomotif ülkesi Almanya’yı da unutmayalım. Çin’le güçlü ticaret ilişkisi olan Alman ekonomisinin dengesi bozulabilir. Amerikan ekonomisinin, Çin ekonomisiyle olan ilişkisi biraz karışık. Çin, ABD ekonomisi için net ihracatçı konumundadır. ABD’deki etki; reel ekonomiden ziyade, finansal piyasalarda ortaya çıkabilir. ABD’de bazı riskli sektörlerdeki finansman koşulları zorlaşabilir. Emtia ihracatçısı, aynı zamanda üst gelir grubundaki ülkelerden Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda, kaçınılmaz olarak zorlanırlar. Bu ülkelerin Çin’le ticari ilişkileri var. Ayrıca, emtia fiyatlarındaki düşüşler gelirlerini azaltıyor.

Fed, faiz artırımını kuvvetle muhtemel gözden geçirir. Zaten faizin eylülde artırılması çılgınlıktır. Eylülde faiz artırmakla, aralıkta artırmak arasında teknik açıdan ne fark olabilir? Bu saatten sonra, eylül artırımı herkes için sürpriz olur. Piyasalarda dün bir rahatlama vardı. Ancak buna rağmen, endekslerdeki ve majör paritelerdeki oynaklık seviyelerinin yüksek olduğu gözleniyor. Piyasalarda volatilite yüksekken, Fed isteksiz davranabilir. Çin merkezli riskler ortadayken, faiz artışına giderek ateşle oynamanın bir manası yok.

 

Doç. Dr. Atılım Murat

26/08/2015 tarihinde eklendi.
Tüm Blog